“Sen zaten hiç anlamıyorsun!” cümlesi, ilişkideki empati köprüsünü yerle bir ediyor. Taraflardan biri kendini anlaşılamamış hissettiğinde, çözüm arayışı yerine duvar örmeye başlıyor. Uzmanlar, “Anlaşılmadığını hisseden birey, zamanla duygusal olarak geri çekilir ve uzaklaşır” diyerek yapıcı diyaloğun önemine vurgu yapıyor.

“İyi ki evlenmişim diyemem” cümlesi, pişmanlık iması taşıdığı için ilişkideki güven hissini sarsıyor. Uzman yorumu ise şöyle: “Evliliğe dair pişmanlık cümleleri, partnerde değersizlik ve terk edilme korkusunu tetikler.”

“Ben artık uğraşmak istemiyorum” cümlesi, ilişkide çözüm yollarının tıkandığı mesajını net bir şekilde verir. Tartışmayı sonlandırmak için söylense de karşı taraf bunu genellikle umursamazlık olarak algılar. Uzmanına göre ise “Bu cümle pasif bir ayrılık ilanı gibidir. Zihinsel vedalaşma burada başlar.”

Terapistlere göre boşanmaya giden süreç, çoğu zaman ani bir olayla değil, karşılıklı olarak birikerek, yıpratan cümlelerle başlıyor. Özellikle duygusal ihmal, küçümseyici ifadeler ve suçlayıcı dil, çiftler arasında görünmez ama derin çatlaklar oluşturuyor.

Uzmanlara göre bu üç yıkıcı ifadeden şu şekillerde kaçınılabilir:

“Sen zaten hiç anlamıyorsun” yerine: “Galiba farklı düşünüyoruz, anlatmak isterim.”

“İyi ki evlenmişim diyemem” yerine: “Zor zamanlar geçiriyoruz ama çözmek istiyorum.”

“Uğraşmak istemiyorum” yerine: “Biraz mola verebilir miyiz, sonra yeniden konuşalım?”

İlişkilerde asıl sorun çatışma değil; çatışma sırasında kurulan iletişim biçimidir. Yorgunluk anında söylenen bir cümle, kalıcı duygusal hasarlar bırakabilir. Uzmanlar, farkındalıkla konuşmanın evliliğin gidişatını değiştirebileceğini vurguluyor.